Çetin: Yavaş yavaş kuracağımız oyuncunun Maşa’ya benzeyebilmesi için; buna erişebilmek için ne yapmamız gerektiğini
düşündün mü?
Pınar: Önce Maşa’yı düşünüp bulmaya
çalıştım.
Çetin: Peki Maşa üzerine düşündüklerin
neler?
Pınar: Mutsuz ve bence dikkat çekmek
isteyen tarafı çok önemli belki de onda bana yakın olarak gördüğüm taraf bu.
Çetin: Çetin'in insan olarak hayatta
yaşadığı tecrübeleri yönetmen olarak kullanabilirim ama şimdiki zamanın
gerçekliğini yani şimdi burada olmanın gerçekliğini kırarsam burada olmayı
başaramam. Bir oyuncu ve bir de maşa var dediğimizde oyuncu hemen buraya
kaçarak korkularını oarada yaşayabiliyorlar. O zaman ben soyut bir kimlşk
oluyor. Sen şu anda Maşa’yı oynayan oyuncusun. Bu organizmada yaşayan bu. Aksi durumda insan kendi benine bunu
yaptığında bir üst kimlik gelişiyor özgün ötesi kimlik arayışına dönüyor.
Pınar: İnsanların sesini oyuncu olduğunu
belli edebilecek şekilde dışarıda da kullanıyor olması buna bir örnek sanırım.
Oynadığın Kararkterin özelliklerini dışarda da kullanıyor olman oyunculuğunu
geliştirir gibi saçma tavsiyeler duymuştum önceki çalışmalarımda.
Çetin: Ben yönetmen olarak arkadaşımla
ilgili bir anımı anlatırken hem çetine hem de arkadaşa aynı mesafede duruyorum.
Eğer bunu anlatırken oyuncuya geçmiş olmasaydım bu aklıma gelmezdi. Kişi
kendinden bişeyleri biriktirmeye başladığında kendini çiftliyor ve bu durum onu
hayatta şizoid bir yere götürüyor. Insan bir değil bu basit gerçeği Kabul
etmeliyiz sosyal hayatta bile küçük rol kaymalarıyla yaşıyoruz. Farklı insanların
yanında farklı davranış kalıpları yaşıyoruz. Ama egomun bu davranış değişiminin
mantıklı sebeplerini bulıp hep aynı insan olduğuna kendini inandırması gerekir.
Her iki tarafta da ortak olan özellikler arayıp bulmaya çalışıyor halbuki bu
iki alanda da farklı insanlar olabiliriz halbuki. Tiyatro ise şöyle bir yer sen
maşaysan maşa’sın laleferken lalafersin ve bunların arasında bir tutarlılık
olması gerekmediği gibi farklı olmaları daha da kıymetlidir. Bunun içine ego
girdiğinde oyun konseptinden çıkılır ve benzerlşkler ya da ortaklıklar
bulunmaya çalışır. Çocuğun oyuna olan düşkünlüğü tutarlı bir bende kendini
Kabul ettirmeye çalışmanın acısından güçlüğünden kaynaklanır. Egoyu ve kimliği
ayakta tutan şey hafıza unutamadığın için değer yargılarına olan bağlılığın
devam ediyor. Asıl mesele teknik olarak ben dediğim şeyin aadan teknik olarak
çekilmesi. Doğduğumuzda ben değildik bunu bilmemiz çok faydalı olur.insan
olduğun halle oyuncu olduğun hal arasına kavga sokmamamız gerekiyor. Çünkü
insanın yaşadığını hissetmesi de çok önemli özellikle içinde bulunduğumuz
çağda. Insanların bir sanatçı olarak yaşayabilmeerini sağlayabilmek için doğu
bloğu ülkelerinde özel alanlar yaratılırdı. Hayatı sadece yaptığımız isle
yaşayabilsek hayat bu kadar zor olmayabilirdi. O zaman insan gece hayatının ve
içkinin uç kanallarına dalma gereği duymayabilirdi. Bu yüzden batılı bohem
sanatçı örenekleri bu yüzden arızalı bir durum. Ya da marka sanatçı örenğine
dönüşür ev alıyor, bahçeli ev alıyor, hayvan ediniyor, iyi bir araba alıyor,
londra’da oyun seyretmek ve seyahat etmek zorunda kalıyor ve yine bir tükenişe
düşüyor. bununla ilgili bişey okuycam:
Pınar: Bence hayatın içinde olmak
gerekiyor. Akıp giden bir hayat var ve içinde durduğumuz zaman sanatçı da bir
tarafından onu hissetmek istiyor. Ve bu bir deneyimleme mecburiyeti olmamalı .
çok şeyin içinde olarak kafa karışıklığından yaratıcılığın ortaya
çıkabiliceğini düşünüyorum.
Çetin: Peki sence maşa böyle düşünüyor mu?
Pınar: Bence Maşa, tek bir şeye; tek bir
insanın aşkını kazanabilmeye odaklanmış. Maddi konularla ve soylulukla olan
düşüncelerini de ben pek samimi bulmuyorum. Asıl isteğine gerçekten kavuşsaydı
yine de bu fikirde olacağından emin değilim. Ama tabii bu beni ilgilendirmeli
mi bilmiyorum…?
Çetin: İlgilendirmemeli çünkü karakteri
yargılayacağın benimsemeyeceğin yerler arıyorsun. Sen oyuncu olarak değer
yargılarınla alakadar olmamalısın. Bu oyunc-daki en haklı kişi senin için maşa
olmalı. Tek derdin neden o kadar haklı olduğunu bulmak. Bunu pınar olarak
yapamazsın sadece oyuncu olarak yapmalısın. Oyuncu aksi türlü düşünüyorsa kendi
karakterinin merkezde olmadığına inanır ve bu durum oyunun ruhunu öldürür.
Medvedenkoyla berabersin ve sorinin önünde treplev gelip sahneden inmenizi
söyler peşinden de sorin senden babanla kopek hakkında konuşmanızı ister ve sen
bana söylemeyin gidin kendiniz muhattab olun diye sertçe cevap veriyorsunuz.
Sorini ve treplevi sahnenin merkezine koymaman bu sahneyi tamamen kendi
sahnen-maşa’nın- sahnesi olarak Kabul etmen gerekir. Bu sorinin konuştuğu sahne
değildir senin sevdiğin adamın önünde köpeklerle ilgli bir şeyler işittiğin
sahnedir. Sorin orda senin halini görmüyor. Sen maşa neden hep siyah giyiyorsun?
Pınar: bunu açıklamaka istemiyorum.
Insanlar nedenini fark etsinler istiyorum. Çünkü treplev bir şair ve bunu
anlayabilir anlamalı o renklerden de simgelerden de anlar.
Çetin: peki bu noktadan hareketle maşa’nın
nasıl bbir gün beklemekten bunaldığını ve bir gün medvedenko’nun evlilik
teklifine evet dediğini anlayabilirsin. Ve neden trepleve olan aşkını bir tek
dorn’a açtığını ve onun omzunda ağladığını…
Pınar: Annem onu seviyor ondan mı
Çetin: Neden sen annene mi benziyorsun
Pınar: Ama annem beni anlıyor Treplev'i
sevdiğimi biliyor..
Çetin: Annenle hiç konuşmadığın halde mi…
annen sen evlendikten sonar seni trepleve yakınlaştırmaya çalıştığında
öfkelenmiyor musun? Senin dorn’la yaşadığın yakınlığı anlaman için dorn’la
karşılaşman gerekiyor.
Pınar: Ben niye Dorn'la konuşuyorum yaa..?
Çetin: Bunu Dorn'a sormalısın. Ancak o zaman
gerçek olur o sahne…
Pınar: Evet.
Çetin: Peki Dorn ne yapıyor da sen onunla
konuşabiliyorsun? Elindeki enfiye kutusunu alıp çalılara fırlatıyor. Biz o ana
kadar dorn’la ilgili hiç öyle bir sahne görmüyoruz. Senin kendini heba etmene
üzülüyor ve sahip çıkıyor. Seni çok sevdiğini söyleyen medvedenko bile emfiye
çekmene tepki vermiyor. Sen emfiye çekerek kendine zarar veriyorsun dediğin
anda sen önemsendiğini anlayıp buna izin veriyorsun. Halbuki sorine nasıl tepki
vermiştin köpekler hakkında konuşmak istediğinde halbuki onun çiftlik sahibi
oluşundan dolayı daha riskli bir ilişkiniz olabilirdi. Ben şimdi burda hangi tekniği kullanmalıyım
diye düşündüğünde dışarda kalıyorsun ancak oyuncu olarak kendini orda siyahlar
giyerek ve sana bu sorunun sorulduğu anda hayal edersen o zaman gerçek varlık
gelir. Nina maşa ve arkadina’nın
treplevin oyunu hakkında konuştukları sahnede neden maşa treplevin dertli
olduğunu düşünüyor halbuki treplev ona dertli olduğunu hiç söylememiş….
Pınar: Kendi derdinden yola çıkıyor
olabilir.
Çetin: Bunu kendinden yola çıkarak yani Maşa'dan yola çıkarak düşünme.
Pınar : Maşa’nın sözleri Treplev'in oyununu
övüyor. Kendisi okuduğunda ne kadar etkileyici olduğunu anlatıyor.
Çetin: Acaba Maşa Nina’nın kötü oynadığını
kendini gösterme çabası içinde olduğunu düşünüyor olabilir mi. Arkadina’yı
aslında oğlunun özenti bir şair olmadığına dekadanca bir tavır içinde
olmadığına inandırmaya çalışıyor olabilir mi? belki de maşa treplevin bu oyunu
yazma aşamalarına şahit olduğu tüm çıkmazlarına ve terslenmelerine ve aynı
zamanda da yükselmelerine şahit oldu..
Pınar: Bu tür hayaller kurabilir miyim?
Çetin: Tabii ki önemli olan seni oynatacak
metne dair hayaller kurman. Oyunla alakası olmayan ve metne dair bir ipucu
taşımayan hayallerde sıkıntı yaşarız. Burda hayali kurmaya mecbursun çünkü
kendisi okurken diyorsun. Treplevi nerde ne zaman dinledin ayakta mıydı gece
miydi gündüz müydü o seni gördü mü? Çehov burada Maşa’yı oynayan oyuncuya hayal
kur diyor. Bu hayali kurmadan o repliği oynayamayız. Ve nina o tiradın ilginç
bir yanı olmadığını savunuyor. Demek ki derdi treplevin metniyle sahneye
çıkmakmış
Pınar: Treplev'i anlamamış ve inanmamış.
Treplev de bunu farkında değil. Ona olan sevgisinden içten oynayamadığını
anlayamamış
Çetin: Yazarlarda bu olabilir yazarken bir
kadın görüp onu Nina'yla özdeşleştirdiğinde o hayale aşık olur ve o olduğuna
inanır. Kuvvetli delillerle karşılaşmaya başlasa bile bu inancı devam ettirir.
Sen tüm bunları düşünmüş ve hametmiş olmasan ninaya bunu hissederek oyna da
annesi inansın çabası içine girer miydin?
Pınar: Peki Nina itiraz etmeden okusaydı, Maşa yine de Treplev'in iyi olduğuna inandırma çabasına girer miydi?
Çetin: Treplev Nina'ya aşık ve bu gerçekten
korkunç bir şey ama sen Nina kıskançlığı üzerinden yaşamıyorsun hayatı. Senin çok
sert ve çok kıskanç olabileceğini görüyoruz ama bu konuda hiç öyle değilsin.
Pınar: Peki evet Treplev'i seviyor ve bu
konuda hırçınlık göstermiyorum ama Medvedenko’nun ona olan aşkına da inanmıyor
mu acaba?
Çetin: Karşılık vermemek sadece.
Pınar: Kendi aşkını düşünerek ‘’aşkınız
duygulandırıyor beni ama karşılık veremiyorum’’ diyor olabilir mi? ama
evlendikten sonar inanmıyor bence
Çetin: Gitme kararı verdiği yeri okumalısın
bence.
Pınar :’’ benim öğretmen akıllı değil pek
ama dürüst biri ve yoksul ona da yaşlı annesine de acıyorum kemlikle anmayın
beni’’ diyor. Trigorin’e hata en başında evlenince dertlerinin biticeğine
inanıyor.
Çetin : Görür diye bekledim ama ötekinin
aşkından kendini öldürmeye kalktı artık onu rahatsız etmemeliyim bu duyguyu
içimden söküp atmak için ne yapmalıyım.? Demek ki öğretmenin kendisine duyduğu
aşkı pekala kendisinin trepleve duyduğu aşk gibi tahayyül edebilmiştir.
Medvedenko'nun her gün 6,5 km gidip gelmesini anlayabiliyorsundur. Kimse sana
neden siyahlar giydiğini sormuyor Medvedenko dışında …o da sana ben senden daha
kötü durumdayım ama yine de yas tutmuyorum diyor sen de bu noktada onu seni
anlayamayacağını görüyorsun. O soruyu sana Treplev sorsun isterdin. Ve sana Treplev öyle bir cevap verirdi ki ne kadar aynı olduğunuzu görürdün. Şimdi geri gelelim merhamet duyguna. Merhamet
duyuyorsun ve bu merhamet duygusuna kendini bırakıp bırakamayacağını soruyorsun
kendine… Niyetin içindeki aşkı silmek. Repliklere tekrar baktığmızda görüyoruz
ki bu yoksul aileyi ayakta tutabilmek için çalışıp didinirken o kaygılar baskın
çıkar ve ben aşkımı unuturum diyorsun.’’ Sonuçta bir değişikliktir’’ darken de
bir adamla birlikte olacağını mahremini kastediyorsun.
Pınar: Peki Maşa'yla Treplev arasından bir
fiziksel yakınlaşma olmuş mudur?
Çetin: Treplev daha annesinden kurtulma
aşamasında hele senin gibi net bir kadınla olmuş olamaz daha platonik bir
aşamada. Maşa annesinin kızı bir de üstelik bir sonraki kuşak. Bence maşa çok
da okuyordur. Bir kere Treplev'in okuduğu her şeyi okuyorsun. Trigorin'e
duygularını anlatırken bile yazarsınız ya belki işinize yara diye söylüyorum
diyorsun. Bu kadar bilinçlisin. Ve duruma hakimsin. Çok ilginç bir şekilde
herşeyi ve özellikle treplevi olduğu gibi görüryorsun. Hiç ağlamıyorsun
medvedenkoya mesela…
Pınar: Trigorin'e konuşurken de çok hafif
bir yerden konuşuyorum. Sıkıntı senden giderken biraz hicvederek anlatırsın ya
öyle anlatıyor…
Çetin: Trigorin'in de yenilir yutulur bir
tarafı yok.. Sence Trigorin Nina'yı seviyor mu?
Pınar: Bunu çok da düşünmüyorum..
Çetin: Maşa düşünür. Hatta görür. Maşayı
sıradan bir kadın kafasıyla anlayabilmemiz mümkün değil. Treplevin annesiyle
olan sıkıntısını group anne rolü üstlenmeye çalışmıyor ve arkadinayla düşmanlık
yaşamıyor. Halbuki maşa çocuğu sevdiği için arkadinayla arasını yapmaya
çalışıyor. Maşa hesapsız bir yerden hareket ediyor. Maşa’nın en etkileyici
kısmı sonlarda çocuğuna bile aldırmadan eve dönmemekte ısrarcı olduğu sahne…
sence trigorine söylediklerin olmuş mu hayatında?
Pınar : Olmamış… bu defa da kendini bu
aşktan kurtarmak için uzaklara gitme amacı koymuş kendisine.
Çetin : Peki kocana kötü davrandığın yer
neresi?
Pınar: ‘’…’’ acaba medvedenkonun kendisini
bırakmasını istediği için mi böyle davranıyor?
Çetin: o çocuğun senin için anlamını söyler
misin?
Pınar: istediğim sevgiyi çocuktan almak
istemişimdir belki…
Çetin: Bu çok klasik bir anlayış maşa böyle
düşünmüyor. Bu çocuğu yaparken şunları düşünüyor; evliliğin gerekliliği kocama
çocuk da vericem ikincisi ve en önemlisi onun seni medvedenkodan kopartma
ihtimalinin olmasıydı. Çocuk seni ondan koparttı mı?
Pınar: Hayır.
Çetin: Ee evet.
Pınar: Demek ki artık çocuktan vazgeçtim.
Çetin: Derin düşün. Medvedenko'nun da
çocuğun da hayatına yazık ettiğini düşünür ve dürüst davranırsın. Kabul edin
artık ben iyi bir anne de değilim iyi bir eş de. Bu durum medvedenkoyu
kendinden soğutma biçimidir eve tama aynı zamanda bu konuşmaya dairdir. Kocanla
birlikte uzaklara gitmenin de bu aşka care olacağını düşünürsün ama şimdiye
kadar bulmaya çalıştığın tüm çözümlerin işe yaramadğını düşündükçe içindeki
kavga büyür ve medvedenkoya hırçın davranmaya devam edersin. Bu bir döngü. Kendini mutlaka bir yerden olumlamak istersin
ve medvedenkoyla olan ilişkinde tesellinde ona karşı her zman dürüst olman.
Medvedenko hiç bir zaman senin onu çok sevdiğini düşünmedi. medvedenko da tuhaf
bir adam. Bencilce kendini sevdirmeye çalışıyor. Onun dagöründüğü gibi bir adam
olduğundan emin değilim. Böylesine ezik birisini sahiden ezilmemiş bir insan
anlayamaz. Yoksa sen nerden anlyacaksın? Sana bakıyor ama nereye baktığına
bakmıyor.
Pınar: Aslında hayatımın yasını tutuyorum
lafı da medvedenkoya kapıları kapatma çabası.
Çetin: Polina onu ne kadar duygulu ve derin
yapıyorsa Şamreyev de onu o kadar sert ve ketum yapıyor. Maşa da Treplev gibi
hayalleri olan bir kız. Onu anladığı bir yerden seviyor. O yüzden intihar
ettiğinde ondan var geçiyor.
Peki şimdi gelelim nasıl bir oyuncu oluşur
bu konuştuklarımızdan hareketle? Aklına
ne geliyorsa?
Pınar: Kararlı…
Çetin: Karakter analizi yapma aynı maşa
hakkında düşündüğümüz gibi düşün genel şeyler düşünme hayattaki bir oyuncu
olarak düşünme sahnedeki hallerini düşün. Deminki gibi imgesel düşünelim.
Pınar: Oyuncu olarak maşa olduğum yerden
daha özgür bir yerdeyim değil mi yani daha dışarıdan . oyuncu olarak öndeki Maşa
hakkında…
Çetin: Neden öndeki maşa hakkında diyorsun
ki Maşa gibi olan oyuncudan söz ediyoruz. Maşa'yı oynayan bir oyuncu göreceğiz.
Pınar: Sanırım Maşa'ya benzeyen oyuncuyu
oyuncu olarak düşünmediğim için bir şey söyleyemiyorum.
Çetin: Aynı Maşa'yı anlatsın gibi onun
koşullarına gir.
Pınar: Zorlanıyorum.
Çetin: Zorlanmanın nedeni kendim görüneceğim
diye düşünüyor olmandır. Demin sorulan soru önemliydi Maşa Treplev'le o kadar
vakit geçirmiş ya hiç oynamak istemez miydi? Şimdi benzer bir vaziyetteyiz o
yüzden hatırlattım. Maşa'yı oynadığın sahnede ne olacağını soruyorum. Oyundan
çıktın ama kenarda duruyorsun biz seni görmeye devam ediyoruz.
Pınar: gerçekten cevap veremiyorum şu an.
Çetin: Biz neden maşa gibi oyuncu diyoruz.
Seyirciye hitab ettiğin anla karşındaki karakterlerle konuştuğun an arasında
bir uzaklık olsun istemiyoruz. Senin işin ne ? oyunculuk. Aslında bunun üzerine
konuşuyoruz. Nasıl bir oyuncusun sen?
Pınar: Korkak birşey seziyorum ama bir
taraftan da değil gibi geliyor.
Çetin: Neden sıfatlar koyuyorsun ki? Maşa
da yapmadığın şeyi oyuncu için neden yapıyorsun. Tavır belirleme. Onu
bilmiyoruz daha bulcaz. Konuştuklarımızdan hareketle ne geliyor aklımıza.?
Mesela sen kendini göstermek isteyen bir oyuncu musun keşfedilmek isteyen mi?
Pınar: Keşfedilmek isteyen. Keşfedilmek
isteyen alannın başkaları tarafından yaratılmasını bekleyen, sahneye çıkmak
isteyen ama sahneye çıkması için gereken şeyin olmaması halinde bir türlü çıkıp oynayamayan…
Çetin: Peki böyle bir durumda isyankar mı
davranırsın yoksa var olanı kabul etmeye mi çalışırsın…?
Pınar: Tam anlamıyla sabırlı da diyemeyeceğim
ama isyan etmem.
Çetin: Sabırlı yerine sabrederim demekten
söz ediyorum eylemlerden bahset.
Pınar: Koşullar arsında bir sabır var ama
sabrı göstermemeye çalışan bir tavır; bu da yanında planı mı getiriyor acaba? Bir hedefi oluyor...
Çetin: Burada ne planı oluyor ki her şeye
rağmen oynamaya çalışmak plancılık mı oluyor..?
Pınar: Kavga etmeden sabırla kendi
istediğimiz yaptırmaya çalışıyorum ama belli etmemeye çalışarak..
Çetin: Örnek vererek gidelim: Bir oyuna
girdin çünkü oynamak itiyorsun bir tane de yönetmenle çalışacaksın sen şu oyun
olsun bu oyun olsun der misin?
Pınar : Demem ama isterim. Belli etmemeye
çalışırım ama ben de ne istediğimin belirtileri olur. Tek derdim anlaşılmak. Ben
gerçekten dinliorum ve beni gerçekten dinlesinler istiyorum.
Çetin: Oyundan mı söz ediyorsun?
Pınar: Evet.
Çetin: Kim konuştu şimdi?
Pınar: Bilmiyorum.
Çetin: Oyuncunun Maşa'ya benzer olan yanı
konuştu sanki.
Pınar: Kendi söylediklerimi bir ders alıyormuş gibi dinledim.
Çetin: Şimdi büyük ihtimalle sen
disiplinlisindir değil mi? çok çalışıyorsun. Oyundan ne kadar once gelirsin?
Pınar: Bir saatten daha önce.
Çetin : Peki neden böyle yaparsın?
Pınar: İnsanları ben ve diğerleri diye
ayırıyorum. Orda tek sağlam ayakları yere basan benim. Oyun içinde diğerlerini
gördüm bilmiyorum görmem gerekiyor mu ama kendimi bir ayırdım soyutladım.
Çetin: Arkan olmadığı için erkenden gelip
kendini hazırlamak mı istiyorsun?
Pınar: Evet. Bir de yalnızım ben ya…. Ve
bunu kabullenmişim. Şey gibi, karşımdaki oyuncu oynamıyor ama ben oynuyorum.
Oynamamayı dinlememek gibi kabul ediyorum.
Çetin: Sen karşındaki dinlemese bile hala iyi
oynamanın peşindesin değil mi? Karşındakinin dinlememesini belli etmeyecek şekilde.
Pınar: Kurtarıyorum onu ben.
Çetin: Neden öyle yapıyorsun?
Pınar: Utanmasın diye… Aslında zaten utanamaz ki çünkü nereden oynadığı belli değil.
Çetin: Neden öyle yapıyorsun peki?
Pınar: Aslında kendimi kurtarıyorum.
Çetin: Kendiyle birlikte seni de götürmesin
diye..?
Pınar: Götüremez.
Saim: Erken geldiğini yönetmen de görsün
ister mi?
Pınar: İster; bir göze grime çabası var.
Saim: Peki bir oyuncu yönetmeniyle ilgili
kötü konuşursa ne yapar?
Pınar: O anda tepki vermeyebilirim ama
sonrasında zamanını bekleyerek hareket edebilirim. Tez canlı değilim sabırlı ve
akılcı davranırım. Yavaş olduğu için değil ama. Kesin savunurum ama o an hemen
değil.
Çetin: Şu andan dinliyor musun kendini çok
önemli bir şey yaşıyorsun şu anda buradan ayağa kalkabiliriz. Malzememiz olsa şu
an çalışabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.